İstanbul denilince akla gelen sadece tarihi yapılar ve boğaz manzarası değildir. Bu kadim şehrin asıl ruhu, onu var eden insanların yüreklerinde, birbirine kenetlenmiş komşuluk ilişkilerinde ve asırlardır süregelen geleneklerinde saklıdır. İşte Ümraniye Hayır Pilavı da bu geleneklerin en samimi, en lezzetli ve en görkemli yansımalarından biridir.
Hayır pilavı, adı üstünde, hiçbir karşılık beklemeden, sırf Allah rızası için, eli açık olanın cömertliği ve ihtiyacı olanın mahcup olmadan ihtiyacını giderebilmesi için yapılan kadim bir dayanışma ritüelidir. Ümraniye’de düzenlenen bu hayır pilavı etkinlikleri, mahallenin tüm fertlerini, yan komşuyu, esnafı, genci ve yaşlısı ile bir araya getiren devasa bir şenlik sofrasına dönüşür.
Ümraniye Pilav Dağıtımı
Sabahın erken saatlerinde tüten kazanların başına geçen gönüllüler, koca kepçelerle devasa kazanlarda pilavı karıştırırken, etrafa yayılan mis gibi tereyağı ve et kokusu, tüm mahalleye “bugün birlik ve beraberlik günü” mesajını verir. O koku, sadece mideye hitap etmez, aynı zamanda gönüllere de işler. Pilav dağıtımı için kurulan masalar etrafında toplanan insanlar sıra olur, ellerinde tabaklarıyla bu anlamlı sofraya dahil olurlar. Dağıtımı yapanların güler yüzü, “Afiyet olsun” temennileri, “Allah kabul etsin” duaları, ikramın ruhuna eşlik eder. Kimi evine götürür, ailesine ikram eder, kimi oracıkta sıcacık yiyip sohbet eder.
Buradaki en önemli detay, pilavın sadece bir yemek olmaktan çıkıp bir iletişim, tanışma ve kaynaşma aracına dönüşmesidir. Aynı apartmanda yaşayıp da yüzüne hiç bakmadığınız komşunuzla aynı tabaktan pilav paylaşmanın, esnafın müşterisine ikramda bulunmasının verdiği o tarifsiz sıcaklık, modern şehir hayatında unutmaya yüz tuttuğumuz değerleri bize yeniden hatırlatır.
Ümraniye Hayır Pilavı ve o coşkulu dağıtım anları, Üsküdar’ın ve İstanbul’un yardımlaşma kültürünün en güzel örneklerinden biridir. Bu, bir yemek organizasyonundan çok daha fazlasıdır; paylaşmanın, birlik olmanın, el ele vermenin ve “komşusu açken tok yatmayan” bir medeniyetin nefes kesen bir tezahürüdür. O pilavdan bir kaşık alan herkes, o gün sadece karnını değil, yüreğini de doyurmanın huzurunu yaşar.